Adolf Hitler'in Söylediği Önemli Sözler
* Yalan ne kadar büyükse, inananı da o kadar çok olur.
* Hayat güçsüzlüğü affetmez.
* Ben Dünya'ya insanları güçlü yapmak için gelmedim, onların güçsüzlüklerini kullanmak için geldim.
* Ancak bir deve iğnenin deliğinden geçtiğinde büyük bir insan seçimle iş başına gelebilir.
* Politika, yapılan tarihtir.
* Diktatör, bisikletle giden adama benzer durursa devrilir.
* Her kim bize karşı ayaklanırsa kendisini ölü kabul etmelidir.
* İşgal altındaki topraklarımız anavatana ateşli protestolarla değil, kılıcın indirdiği zafer darbeleriyle katılabilir. * Dünyanın altını üstüne getiren büyük olayların tamamı yazı ile değil sözle meydana getirilmiştir.
* Siyasi kuruluşlar birbirleri ile karşılıklı çıkarlarından dolayı göstermelik anlaşırlar. Benim felsefi doktrinim dünyayı tekrar mutlu bir şekilde yaşatacak güce sahiptir. Böyle bir idealde elbetteki geçici anlaşmalara yer yoktur.
* Beceri ve yetenek eğitimin bir ürünü değildir. Bu yetenek kişide doğuştan vardır. Yani bu Tanrı'nın bir lütfudur.
* Savaşta her zaman kaybeden taraf suçludur haklı olsa bile.
* Eğer savaş kaybedilmişse bu benim umrumda bile değil. İnsanlar perişan olurlarsa olsunlar. Bir tek gözyaşı bile dökmem onlar için; onlar hiç bir şey haketmediler.
1945
* Eğer savaş kaybedilmişse halkı da kaybetmenin hiç bir önemi yoktur.
* Zayıfa acımak doğaya ihanettir.
* Düşünce özgürlüğü tüm kötülüklerin anasıdır.
* Şeref ve namustan yoksun milletler ergeç hürriyet ve bağımsızlıklarını kaybederler.
* Eğer bir millet özgür olacaksa;gurura,irade gücüne,meydan okumaya,nefrete,nefrete ve yine nefrete ihtiyaç duyar..
* Mustafa Kemal; bir millet, bütün vasıtalarından mahrum edilse dahi, kendini kurtaracak vasıtaları yaratabileceğini ispat eden adamdır.
* Yaşama hakkın mücadele gücün kadardır.
* İnsanlığın bir gün büyük mücadelelere neden olacağı kuşkusuzdur. Sonunda varolma içgüdüsü galip çıkacaktır. Budalalık, korkaklık ve kendini beğenmişlikten oluşan insanlık bu içgüdü karşısında eriyip gidecektir.
Adolf Hitlerin Sözleri
Devamı
* Yalan ne kadar büyükse, inananı da o kadar çok olur.
* Hayat güçsüzlüğü affetmez.
* Ben Dünya'ya insanları güçlü yapmak için gelmedim, onların güçsüzlüklerini kullanmak için geldim.
* Ancak bir deve iğnenin deliğinden geçtiğinde büyük bir insan seçimle iş başına gelebilir.
* Politika, yapılan tarihtir.
* Diktatör, bisikletle giden adama benzer durursa devrilir.
* Her kim bize karşı ayaklanırsa kendisini ölü kabul etmelidir.
* İşgal altındaki topraklarımız anavatana ateşli protestolarla değil, kılıcın indirdiği zafer darbeleriyle katılabilir. * Dünyanın altını üstüne getiren büyük olayların tamamı yazı ile değil sözle meydana getirilmiştir.
* Siyasi kuruluşlar birbirleri ile karşılıklı çıkarlarından dolayı göstermelik anlaşırlar. Benim felsefi doktrinim dünyayı tekrar mutlu bir şekilde yaşatacak güce sahiptir. Böyle bir idealde elbetteki geçici anlaşmalara yer yoktur.
* Beceri ve yetenek eğitimin bir ürünü değildir. Bu yetenek kişide doğuştan vardır. Yani bu Tanrı'nın bir lütfudur.
* Savaşta her zaman kaybeden taraf suçludur haklı olsa bile.
* Eğer savaş kaybedilmişse bu benim umrumda bile değil. İnsanlar perişan olurlarsa olsunlar. Bir tek gözyaşı bile dökmem onlar için; onlar hiç bir şey haketmediler.
1945
* Eğer savaş kaybedilmişse halkı da kaybetmenin hiç bir önemi yoktur.
* Zayıfa acımak doğaya ihanettir.
* Düşünce özgürlüğü tüm kötülüklerin anasıdır.
* Şeref ve namustan yoksun milletler ergeç hürriyet ve bağımsızlıklarını kaybederler.
* Eğer bir millet özgür olacaksa;gurura,irade gücüne,meydan okumaya,nefrete,nefrete ve yine nefrete ihtiyaç duyar..
* Mustafa Kemal; bir millet, bütün vasıtalarından mahrum edilse dahi, kendini kurtaracak vasıtaları yaratabileceğini ispat eden adamdır.
* Yaşama hakkın mücadele gücün kadardır.
* İnsanlığın bir gün büyük mücadelelere neden olacağı kuşkusuzdur. Sonunda varolma içgüdüsü galip çıkacaktır. Budalalık, korkaklık ve kendini beğenmişlikten oluşan insanlık bu içgüdü karşısında eriyip gidecektir.
Adolf Hitlerin Sözleri
2013 Kız İsimleri
Kız Bebek İsimleri Anlamlarıyla Birlikte
A
Akcan: Ak yaşam; temiz ruhlu kişi, ak tenli ve cana yakın akça pakça sevgili
Aksel: Ak renkte sel
Aksen: Sen aksın, kirlenmemişsin, temizsin
Aksu: Ak renkli su, köpüren su; Anadolu'da kimi akarsuların adı.
Akün: Iyi ve temiz ün
Ala: Alaca, karışık renkli açık kestane rengi, ela
Alanur: Alacalı ışık, ala ışık
Alçin: Al renkli küçük bir kuş
Alev: Yanan ve ışık veren şeylerin türlü biçimlerde uzanan dili, alaz, yalım
Algül: Al renkli gül kırmızı gül
Algün: Al renkli Güneş kırmızı güneş
Alım: Gözü gönlü çeken nitelik,çekicilik, gönül çelen güzellik, albeni
Alkım: Düşmekte olan yağmur damlacıklarında güneş ışınlarının kırılıp yansımasıyla Oluşan yedi renkli görüntü, gökkuşağı ebemkuşağı
Almıla: Al elma
Anatolya: Türkiye'nin Asya kıt'asında bulunan topraklarına verilen ad,Anadolu.
Yunanca-Anatolia, güneşin doğduğu yön .
Anıl: "Sözü edilmek ya da düşünülmek" demek olan "anılmak" eyleminin buyurma kipinin ikinci tekil kişisi; "daima anılasın" dileğinide içerir.
Asena: Dişi kurt; güzel kız
Aslı: Kerem ile Aslı adlı halk öyküsünün kadın kahramanı
Aslıhan: Kerem'in sevgilisi Aslı'nın bir başka adı
Aslım: Soyum sopum, kökenim; benim olan Aslı
Asu: Azgın ve huysuz at
Aşkım: Sevdiğim, sevgilim
Aşkın: Benzerlerinden üstün olan, çok, fazla üstün, aşan, geçen; üzüm bağ ve asmalarında Yeni göğeren dallar, dalların ucundaki yapraksız uzantılar, filiz, ışkın.
Ateş: Odun, kömür, ot gibi özdeklerin yanmasıyla ısı ve ışığın birlikte belirlemesi; Tutuşmuş olan nesne
Ay: Yer yuvarlağının uydusu olan gök cismi
Aybike: Ay gibi güzel ve el değmemiş kadın.
Ayca: Ay gibi, yüzü Ay gibi güzel olan
Aycan: Ay gibi güzel insan
Ayça: Ay'ın, ilk günlerinde aldığı yay biçimi, Ay'ın ilk günlerindeki Görünüşü, yeni ay, hilal
Ayda: Gülgillerden, dere kıyılarında, çayırlarda yetişen bir bitki; şaşma üzülme, İsteklendirme, bilirir bir ünlem
Aydan: Ay gibi güzel, Ay'dan yapılmış
Aydeniz: Ay ile denizsin
Aygül: Ay ve gül gibi güzel
Aygün: Ay ile Güneş
Ayla: Ay'ın ve kimi yıldızların çevresindeki görülen ışık çemberi, aylin
Aylan: Açık alan
Aylin: Ay'ın ve kimi yıldızların çevresinde görülen ışık çemberi, ayla,
Aynur: Ay gibi ışık saçan, Ay ışığı
Ayperi: Ay ve peri gibi, çok güzel
Aysan: Ay gibi güzel san
Aysel: Ay ile selden oluşmuş
Aysın: Ay gibisin, Ay kadar güzelsin
Aysun: "Sunmak"tan "sun" buyruğu ile Ay'dan oluşmuş bir ad, Ay'ı sun
Aysuna: Ay gibi güzel yaban ördeği
Ayşan: Şanı Ay gibi parlak olan, görkemli, parlak
Ayşen: Ay gibi güzel ve şen, şen Ay
Ayşıl: Ay ışığı
Ayşın: Ay ışını
Ayten: Ay gibi güzel ten, güzel tenli
Aytolun: Ay'ın en dolgun evresindeki durumu, dolunay
Aytuna: Gökteki ay ile Tuna Irmağın'dan oluşmuş bir ad
Aytül: Ay'ın tüllü Ay ile tül, Ay tülü
Ayzıt: Türk söylencebiliminde güzellik tanrıçası, ödüllendirici tanrıça
B
Balcan: Bal gibi can, tatlı can
Baldan: Bal gibi tatlı, baldan yapılmış
Balım: "Benim balım" bal gibi tatlım
Başak: Ekinlerin, taneleri taşıyan kılçıklı başı
Bediz: Açık , belli, görünen; süs bezek, bedis
Begüm: Hanım, hanımefendi, saygıdeğer kadın
Belen: Iki dağ arasından geçen yol, geçit; tepe, yüksek yer, üzeri yassı tepe
Belgin: Kesin olarak belirlenmiş olan, belirgin açık
Belgün: Belli, belirli gün
Beliz: Işaret ve iz nişan ve iz
Benan: Beni an beni unutma
Benay: Ben Ay'ım Ay gibiyim
Bengi: Ölümsüz, sonsuz, sonsuza dek sürecek olan, hiç ölmeyecek olan
Bengisu: Ölümsüzlük suyu, içene ölümsüzlük vereceği söylenen söylencesel
Bensu: Ben su gibiyim, güzelim
Beren: Koyun yavrusu, kuzu; güçlü; tanınmış
Betül: Erkek eli değmemiş, erkekten uzak yaşayan, namuslu kadın
Bezen: Bezek, çok göze çarpan süs.
Bike: Evlenmemiş, çocuk doğurmamış, erden
Bilge: Çok ve sağlam bilgili, bildiğini kendisi ve başkaları için en yararlı bir biçimde kullanabilen, geniş ve derin bilgili
Bilgül: Bil ve gül, "bilirsen gülersin, mutlu olursun"
Bilgün: "Günü bil"
Binnaz: Bin türlü naz eden, bin tane naz
Bircan: Biricik ve cana yakın
Birce: Biricik, bir tanecik
Birgül: Bir tek gül
Birim: Bir niceliği ölçmek için kendi türünden seçilen örnek ve değişmez parça; birtanem, biriciğim
Biriz: Bir tekiz
Birsel: Bir sel gibisin, bir selsin
Burcu: Güzel koku, ıtır
Burcum: Güzel koku; burcu
Burçak: Taneleri hayvan yemi olarak kullanılan, mercimeğe benzeyen bir bitki
Burçin: Dişi geyik, bozçin, bürçin
Büklüm: Bükülmüş, kıvrılmış şeylerin oluşturduğu halka ya da kat kıvrım
Büyüm: Benim büyüm
C
Canal: Güzelliğinle canlar yak
Candan: Içten, yürekten
Cankat: Mutluluk getiren cana can kat
Canöz: Canın özü, yaşamın özü
Cansen: Can sensin
Cansın: Tatlısın, sevgilisin
Cansun: Güç sun, canlılık sun
Ceren: Çöllerde yaşayan, çok hızlı koşan, gözlerinin güzelliğiyle ünlü, ince bacaklı, zarif hayvan
Ceylan: Çölde yaşayan, geyik türünden, gözlerinin güzelliğiyle ünlü, çok hızlı koşan, ince bacaklı, çok güzel bir hayvan, ceren
Ç
Çaba: Bir işi yapmak için harcanan güç
Çağ: Belirli bir özelliği göz önünde tutularak ele alınan zaman bölümü
Çağıl: Çağ ile ilgili, çağdaş; çakıl, "çağıl çağıl" ikilimesinden biri
Çağın: Şimşek, yıldırım
Çağla: Erik, kayısı ve özellikle bademin taze yemişi, ham yemişi
Çağlayan: Akarsuyun, yüksekten çağıltılarla, köpürerek döküldüğü yer
Çığıl: Başa takılan altın
Çiçek: Bitkinin, genellikle güzel, kokulu, renkli bölümü
Çiğdem: Türlü renklerde çiçek açan bir kır bitkisi
Çiler: Güzel ötüşlü, bülbül gibi çileyen
Çimen: Doğal olarak biten çim, yeşillik
Çise: Çiseleyen yağmur damlası
Çisem: Çise
D
Dal: Ağacın gövdesinden ayrılan kollardan her biri
Damla: Yağmur ya da bir sıvanın, çok küçük, yuvarlak biçimli parçası
Defne: Defnegillerden, anayurdu Anadolu olan ve özellikle Ege Bölgesin'nde bol yetişen yaprakları güzel kokulu, yaz kış yeşil kalan bir ağaç
Demet: Ekin, çiçek gibi bitkilerin birkaçının yada bir bölümünün bir arada bağlanmış biçimi
Deniz: Yeryüzünün büyük bir bölümünü örten, derin ve çok geniş tuzlu su
Derin: Dibi yüzeyinden yada ağzından uzak olan, derinliği olan; Çok içten gelen ve içe işleyen
Devrim: Kısa zaman içinde, olumlu yönde önemli niteliksel değişmelere yol açan devinim
Dicle: Kaynağı kuzeydoğu Anadolu'da bulunan, ülkelerimizden sonra Irak topraklarından
geçerek denize dökülen büyük ırmak
Dilek: Dilenilen şey, istek
Diren: Harmanda sapları yaymaya yarayan uzun çatallı ağaçtan yapılmış araç
Diril: "Dirilmek"ten buyruk; el dokuması bez
Dirim: Canlılık, dirilik, sağlık, yaşam
Doğa: Canlı ve cansız nesnelerden oluşan varlığın tümü; Kendi kendini sürekli olarak yeniden yaratan ve değiştiren güç; yaratılış
Doğu: Güneş'in doğduğu yön
Dolunay: Ay'ın dolun durumu, Ay'ın bütünüyle parlak olduğu zamanki hali, Ay'ın her ayın ortalarında aldığı dolgun görünüm
Doruk: Bir dağın, bir tepenin, yüksek bir yerin, tepesi, en yüksek yeri
Duru: Bulanık olmayan, açık, temiz
Durugül: Arı duru ve gül gibi güzel
Durusu: Bulanık olmayan, dalgasız, pırıl pırıl ve dibi görünen su; temiz su
Duygu: Iyi ve güzel şeyleri sevebilme, onları duyumsayabilme yeteneği; Anımsanacak duyuş; gönülden uyanan yankı ya da tepki; duyumsama
E
Ece: Kral karısı ya da krallığı yöneten kadın, kraliçe; (mecaz olarak) türdeşleri arasında üstünlüğü, yeteneği olan kadın, güzel kadın
Ecem: Benim olan ece, kraliçem
Ekim: Toprağa tohum ekme işi, ekmek eylemi ve biçimi (Ekim ayında doğan çocuk için)
Ekin: Tahılın tarlaya atıldığı andan harman oluncaya değin aldığı durumun tümüne verilen ad; buğday
Ela: Sarıya çalan kestane rengi, ala
Elçim: Deste, demet, tutam
Enginsu: Açık deniz
Erenay: Yetişip gelen Ay
Erensu: Ermiş gibi ve su gibi aziz olan
Ergül: Erken açmış gül; erken gülesin, erken mutlu olasın
Esen: Vücutta hiçbir eksikliği olmayan, sağlıklı; sağlığı yerinde olan esmekte olan yel
Esin: Içe doğan şey, bir şeyi yaratmaya yönelten güzel duygu; tatlı tatlı esen yel, esinti
Esmen: Esici,esen
Eti: Anadolu'da milattan önce 1900-1200 yılları arasında egemen olan, büyük uygarlık kuran Orta Asyalı bir ulus, Hitit
Evrim: Kendiliğnden oluşan değişim, dönüşüm
Evşen: "Evi şenlendiren", "evin neşesi, şenliği
Eylem: Bir değişiklik doğurabilecek etkili davranış; yapılan iş
Eylül: Yılın dokuzuncu ayı
Ezgi: Belli bir kurala göre yaratılan ve kulakta haz uyandıran ses dizisi uyumlu ses; müzikli ses, şarkı, türkü
Ezgü: İyi kimse
F
Filiz: Yeni sürmüş körpe dal; dal haline gelmiş körpe tomurcuk
Funda: Çalı görünüşünde ve çok çeşidi olan bir bitki, süpürge otu
G
Gelincik: Kırmızı ve büyük çiçekli bir kır bitkisi
Gizem: Açıklanamayan ya da çözülemeyen soru, aklın çözemediği, erişemediği şey
Gonca: Henüz açılmamış, tomurcuk
Goncagül: Açılmamış gül, tomurcuk gül
Gökben: Mavi benli
Gökçe: Mavi gözlü, mavice
Gökçen: Güzel; yiğit; mavi gözlü, gökmen
Gökmen: Güzel; yiğit; mavi gözlü sarışın
Göksel: Gökle, gökyüzüyle ilgili
Göksen: Sen göksün
Göksu: Mavi su
Gökşen: Mavi gözlü ve şen
H
Hepgül : Yaşam boyu gül, yaşam boyu mutlu ol, mutluluk içinde yaşa
Hepgüler : Hiç durmadan güler, boyuna güler, her zaman güler; yaşamboyu mutlu olur
I
Ilgaz: Çankırı-Kastamonu arasında, Batı Karadeniz Bölgesi'nin en yüksek dağlar topluluğu
Ilgım: Çölde uzaktan su gibi görünen ışık yanıltısı, güneş ışınlarının eğilmesiyle ilgili, gözü yanıltan bir doğa olayı, serap
Ilgın: Beyaz ya da pembe çiçekli, çok hafif yapraklı bir ağaçcık (genellikle küçük akarsu kıyılarında bulunur)
Irmak: Akarsuların en büyüğü
Işık: Bir yeri aydınlatmaya yarayan araç; nesneleri görmemize yarayan fiziksel erke; Güneş ve benzeri bir kaynağın yaydığı aydınlık
Işıl: Pırıltı, parlaklık, ışık, aydınlık
Işılay: Işıldar ışık verir, pırıldar, şavkır, ışıl ışıl yanar, ışık saçar
Işın: Bir ışık kaynağından çıkan ve uzayıp giden ışık çizgisi
Işınsu: Işın saçan su, ışıklı su, ışıklı su, parıldayan su, pırıl pırıl su
İ
İçim: Bir yudumda içilecek miktar; bir şey içilirken alınan tat çok güzel çok alımlı, çok çekici demek olan bir içimsu deyimindede geçer
İldeniz: İldenizoğulları Devleti'ni kuran Türk büyüğü, ülke denizi
İlgi: İki şey arasındaki bağıntı, bağ, ilişki; bir şeye karşı duyulan bilme isteği
İlkay: Ay'ın ilk günlerindeki durumu
İlkcan: Genellikle ailenin ilk doğan çocuğuna verilen bir ad, ilk sevgili
İlke: Kendisinden vazgeçilemeyecek ana düşünce, uyulması gereken davranış kuralı
İlknur: İlk ışık
İlkyaz: Kıştan sonra gelen güzel mevsim, ilkbahar
İlter: Yurdu koruyan, yurdu savunan, yurtsever
İmge: Düş, hayal, görüntü, tasarım
İnce: İnce yapılı; kalınlığı az olan; düşünce, davranış bakımından incelik gösteren
İnci: İstiridye ve benzeri kabuklu deniz hayvanlarını içinden çıkan, süs eşyası olarak kullanılan, sedef renginde, çok değerli, yuvarlak ve sert tanecik
İpek: İpekböceğinin kozasından çıkarılan çok ince ve parlak tel; bu tel ile dokunmuş (kumaş) ince ve yumuşak
İzgi: İyi, güzel, doğru, akıllı, zeki
J
Jale: Gece olusup, sabah çiçeklerin üzerinde görülen damlacik, çiğ
Jalenur: Parlayan, ışıldayan çiy
Julide: Karışık, karmaşık - Derinlik
K
Kanat: Kuşların ve uçucu böceklerin uçmalarını sağlayan organları
Karaca: Geyik türünden, boynuzları, küçük ve çatallı bir av hayvanı, dağ keçisi yaban keçisi
Kıvılcım: Yanmakta olan maddeden sıçrayan küçük ateş parçası
Kutlu: Uğur getirdiğine inanılan, uğurlu, kutsal
Kuzey: Sağını doğuya, solunu batıya veren kimsenin tam karşısına düşen yön
L
Lale: Yaprakları, uzun, çeçekleri kadeh biçiminde, türlü renkte, güzel bir süs bitkisi ve onun çiçeği
Leman: Parıldayan, parıltı
Lerzan: Titreyen, titrek, parıldayan titrek ışık
Leyla: Gece, uzun ve karanlık gece
M
Maral: Dişi geyik, meral
Maviş: Ak tenli ve mavi gözlü
Meltem: Yazın karadan denize doğru esen ve tatlı bir serinlik yapan Mevsim yeli
Meral: Dişi geyik, maral
Meriç: Bulgaristan'dan çıkıp Edirne yakınlarında Arda ve Tunca ile birleştikten sonra, Türk-Yunan sınırı boyunca akarak Enez yakınlarında Ege Denizi'ne dökülen ırmak
Mine: Maden eşya üzerine işlenen renkli sır tabakası, çok ince nakış
Mutlu: Bütün istek ve özlemlerine kavuşmuş olan
Müge: Çan biçiminde ak çiçekler açan bir süs bitkisi,ünçiçeği
N
Naz: Kendini sevdirme davranışı, nazlanma, cilve
Nazlan: Naz yap, cilveli ol
Nazlı: Naz yapan, cilveli, işveli
Nazlım: Naz yapanım, işvelim, cilvelim, benim nazlım
Neşe: Üzüntüsü olmamaktan doğan ve dışa vurulan sevinç
Nice: Ne kadar, ne denli, nasıl, oldukça çok
Nil: Afrika'da Viktorya Gölü'nden çıkıp Mısır'ı baştan başa geçerek Akdeniz'e dökülen büyük ırmak
Nilay: Nil ve Ay, Nil'e ışıklarını saçan Ay
Nilgün: Nil ile Güneş, Nil Güneş
Nilüfer: Durgun sularda yetişen, yaprakları yuvarlak ve geniş beyaz, sarı, mavi, pembe, çiçekli bir bitki
Nur: Aydınlık, parıltı, ışık
Nurcan: Işık ile can, ışık ile yaşam, aydınlık yaşam
Nurdan: Işıktan yapılmış
Nurperi: Işıktan yapılmış ve peri kadar güzel; güzel ışıklı peri
Nursel: Işık, ışıktan yapılmış sel
Nurseli: Işık seli
Nursen: Işık sensin, sen ışıksın
Nurşen: Işıklı ve şen, aydınlık ve yaşamından memnun; ışık ve mutluluk saçan
O
Odil: O tatlı dil
Olcay: Rastlantıları düzenlediği, böylece de insanlara iyi ya da kötü durumlar hazırladığı sanılan şey, şans, talih
Olgaç: Olgunlaşmış, yetişmiş, bilen, bilgili
Omay: Beğenilen, sevilen
Oskay: Neşeli, şen, sevinçli
Oya: İğne, firkete, tığ, ya da mekikle yapılan, iprişimden önce dantel oya gibi güzel olan
Oylum: Derinlik, bir cismin uzayda doldurduğu boşluk, kıvrım, bukle
Ö
Ödül: Iyi bir işe, bir başarıya karşılık olarak verilen şey armağan
Öğün: Güzelliğinle, herşeyinle, övün, kendini öv
Öğünç: Övünmeye yol açan ya da hak kazandıran şey, Övünme; kıvanç, övünç, sevinç
Övgü: Övme, övmek için söylenen söz
Övgül: Övgüye değer, övülmeye değer, övülesi
Övül: Övülesin
Övünç: Övünmeye yol açan ya da hak kazandıran şey, kıvanç, sevinç, övgünç,
Öykü: Ayrıntılarıyla anlatılan olay; gerçek ya da tasarlanmış olayları Anlatan, romandan kısa düzyazı türü, hikaye
Özde: Kişinin kendi içinde, özünde, canda olan
Özden: Yürekten, içten, candan; gerçekten; temiz soylu; özsu
Özen: Bir işi elden geldiğince iyi yapmaya çalışma, özenme; istek heves
Özge: Başka, başkası, el yabancı
Özgen: Özü geniş, özgür, başkasının kölesi olmayan
Özgü: Özellikle biriyle ya da bir şeyle ilgili, belli bir şey de ya da kimsede bulunan
Özgül: Özellikle bir türle ilgili olan; özü kendisi gül gibi olan
Özgün: Bir benzeri olmayan yalnız, kendisine özgü nitelikleri taşıyan
Özgür: Hiçbir kimseye, hiçbirşeye bağlı olmayan, başıboş olan, köle olmayan
Özlem: Kavuşma isteği, bir şeye karşı duyulan istek, göreceği gelme
Özlen: Görme isteği uyandırır, kavuşma isteği ver, seni özlesinler
Öznur: Öz ışık, özü ışık
Özperi: Gerçek peri, gerçek güzel, özü peri gibi
Özselen: Öz ses, öz bilgi, gerçek sel yatağı gerçek bolluk
Özsu: Besleyici su, besisuyu, bitkilerin dokularında bulunan su
P
Papatya: Baharda çiçek açan, taç yaprakları beyaz, ortası sarı çiçekli bir kır bitkisi
Parla: Parılda, pırıl pırıl aydınlık saç
Parlar: Parıldar, pırıl pırıl eder, ışık saçar
Pelin: Yapraklarında ve öteki bölümlerinde acı, ıtırlı bir madde bulunan, birçok türleri olan bir bitki
Pelit: Meşe ağacı ve yemişi
Petek: Arıların bal depo etmek için balmumundan yaptıkları düzgün altıgen biçiminde gözeler topluluğu
Pınar: Yerden kaynayarak çıkan su, kaynak
Pırıl: Parlak
R
Radife: Bir yıldızın yakınında bulunan bir başka yıldız
Rana: Iyi, güzel, yumuşak, hoş
Reyhan: Yaprakları güzel kokan bir süs bitkisi, fesleğen
Rezzan: Ağırbaşlı
Ruhsar: Yanak, yüz, güzel yüz
S
Sabah: Gündüzün ilk saatleri, öğleye kadar olan vakit
Salkım: Çoğunlukla bir sap üzerinde bir arada bulunan yemiş; Baklagillerden bir ağaç ve bunu çiçeği; sarkan şey, hevenk
Seçen: Seçme işini yapan, bir şeyi seçen
Seçil: Güzelliğinle, varlığınla seçilesin
Seçkin: Seçilerek en iyi diye ayrılmış olan; benzerleri içinde niteliklerinin üstünlüğüyle göze çarpan, üstün
Seden: Gözü açık, uyanık
Sel: Sürekli yağmurlardan ya da eriyen karlardan oluşup önüne ne gelirse alıp götüren taşkın su
Selay: Sel ayı, sellerin çok olduğu ilkyaz ayları
Selen: Ses, gürültü, haber, bilgi, yakın yer, çevre, varlık, bolluk, duruş, tavır, sel yatağı
Selin: Öğünç, sevinç
Selvi: Kış yaz yaprağını dökmeyen, ince uzun bir ağaç, servi selbi
Senem: Kars dolaylarında kadın ve erkeklerin karşılıklı olarak oynadıkları bir halk dansı
Seren: Gemi direği uzun ağaç, "sermek" eylemini yapan
Serin: Ilık ile soğuk arası, az soğuk, serinlik veren
Serpil: Geliş ve büyü, boylan, boy at; ince ince savrularak yağ
Seval: Beğen al
Sevgi: Insanı bir şeye ya da bir kimseye karşı yakın ilgi ve bağlılık göstermeye iten duygu, sevme duygusu, tutkunluk, sevi
Sevi: Aşırı sevgi ve bağlılık duygusu
Sevil: "Kendini sevdir" sevgiye yaraşır ol
Sevilay: Sevilen Ay'sın
Sevim: Güzellik, hoşluk, sevimlilik, hoşa gitme hali, şirinlik, alımlılık
Sevinç: İstenen ya da hoşa giden bir şeyin olmasıyla duyulan coşku
Sezen: Açık bir kanıt olmadığı halde olmuş ya da olcak bir şeyi kestiren, duyumsayan
Sezgi: Aklın yardımı olmadan, gerçeğin doğrudan doğruya kavranması bir şeyi önceden bilme, duyumsama yeteneği, sezme yeteneği, seziş
Sezgin: Sezgisi olan
Sezin: Sezinleme işi, sezme
Sıla: Kişinin doğup büyüdüğü ve gurbette iken özlediği yer
Sibel: Henüz yere düşmemiş, havada uçuşan yağmur tanesi, buğday başağı
Simge: Bir özelliği tümüyle kendinde toplayan örnek, bir şeyin göstergesi
Sonay: Yılın son ayı
Songül: (Doğan son çocuğa konur) güllerin sonuncusu
Su: Rengi kokusu, tadı olmayan sıvı
Suna: Bir sülün türü, bir tür sülün, yaban ördeği
Ş
Şanal: Ün kazan, ünlü bir kimse ol, ünlen
Şenay: Neşeli Ay
Şener: Şen kimse, şen kişi
Şengül: Neşeli gül
Şengün: Neşeli gün
Şeniz: Hepimiz neşeliyiz, neşeli iz
Şenkal: Neşeli ve şen kal
Şenol: Neşeli, şen ol
Şensoy: Neşeli soy, şen soy
Şensu: Neşeli su, şen su
Şölen: Eğlenmek ya da bir olayı kutlamak üzere, bir çok kimsenin biraraya gelip birlikte yedikleri yemek, yemekli eğlenceli toplantı
T
Tamay: Dolunay
Tan: Güneş doğmadan önceki alaca karanlık, sabah aydınlığı
Tanay: Tan zamanı doğan Ay, çok güzel kimse
Tansel: Sabah aydınlığının seli
Tanseli: Sabah aydınlığının seli
Tansu: Insana şaşkınlık veren, akıl yoluyla açıklanamayan doğaüstü olay, tansık, mucize
Tanyel: Sabah aydınlığının yeli, sabahın çok erken saatlerinde esen yel
Tanyeri: Güneş'in doğmak üzere olduğu sırada ufukta hafifçe kızaran aydınlık yer
Tekgül: Biricik gül
Tezcan: Sabırsız, atılgan
Tolunay: Ay'ın en dolgun göründüğü zaman, ayın dördü, Ay'ın on dördü gibi, çok güzel, dolunay
Tomris: (Türkçe "temür" "demir" sözcüğünden değiştiği sanılıyor) İskit Türklerinin Kafkasya'da oturan kolu olan Massagetlerin ünlü kraliçesinin adı
Tomurcuk: Çiçek vercek olan gonca, bir bitkinin üzerinde bulunan, ilerde sap, çiçek ya da bir çok yaprak verecek olan küçük kabartı, domurcuk
Toprak: Üzerinde tüm bitkilere ve öteki canlılılara yaşam ortamı sağlayan, toz durumuna gelmiş türlü kütle kırıntılarıyla organik cisimlerden oluşan madde, arazi, tarla, kara, ülke
Tumay: Sessiz, durgun, dingin
Tuna: Karaormanlar'dan doğup Karadeniz'e dökülen ve Avrupa'nın Volga'dan sonra en uzun ırmağı
Tutkun: Gönül vermiş, bağlanmış, çok sevmiş, tutulmuş
Tülay: Tülden yapılmış ay
Tümay: Bütünlenmiş Ay, dolunay
Tüzün: Düzenlilik, düzgünlük, düzgün, iyi bir soydan gelen, soylu
Tüzüner: Yumuşak huylu, düzenli kimse
U
Uçay: Uçtaki ay
Uğur: Halkın kimi olgularda gördüğü iyilik muştusu, kimi nesnelerde var olduğuna İnandığı iyilik kaynağı, iyilik
Umay: (Farsça "hüma" hümay'ın Türkçeleşmiş biçimi) Hint Okyanusu adalarında bulunan, güvercin büyüklüğünde, zümrüt yeşili kanatları olan, kemikle beslenen, üzerinden geçtiği kimselere zenginlik ve mutluluk getireceğine inanılan, masal kuşu, devlet kuşu,
Umut: Ummaktan doğan iç erinci, umulan şey
Utku: Birçok emek ve çekinceli uğraşlar sonucu erişilen mutlu sonuç, yengi, zafer
Uysal: Yumuşak başlı, söz dinler, söz analar
Uzay: Bütün varlıkları her yandan kaplayan sonsuz boşluk
Ü
Üçgül: Üç küçük yapraktan oluşan, bileşik yapraklı, pembe, beyaz, kırmızı mor ve sarı renkte çiçekler açan bir ot
Ülgen: Yüce, yüksek, ulu, büyük, sağlam, iyilik tanrısı
Ülke: Bir devletin egemenliği altındaki toprakların topu
Ülker: Boğa burcunda yer alan ve yedi yıldızdan oluşan takımyıldızı
Ülkü: Insanı umut içinde yaşatan, ulaşılmaya çalışılan yüce dilek
Ülküm: "Benim olan ülkü", "benim ülküm", "ulaşmak istediğim yüce dilek".
Ürün: Doğadan elde edilen yararlı şey
V
Vahide: Bağışlayan
Vedia: Korunmasi için bırakılan emanet
Verda: Gül
Vildan: Yeni doğmuş çocuklar
Y
Yağan: Gökten yere dökülen
Yağmur: Havadaki su buharının yükseklerde soğuyarak yoğunlaşması sonucu yere düşen su damlacıkları
Yakut: Kuzey Sibirya'da yaşayan bir Türk boyu; bu boydan olan kimse, parlak, kırmızı renkte çok değerli bir taş
Yaprak: Bitkilerin, çeşitli biçimlerdeki düz ve yeşil kısımları
Yaşam: Canlıda, doğumdan ölüme değin geçen süre
Yeliz: Yelce, yel gibi, güzel aydınlık
Yeşim: Yeşil renkte çok değerli bir taş
Yıldız: Gökyüzünde geceleri görülen ışıklı gök cisimlerinin adı.
Yonca: Hayvan yiyeceği olarak yetiştirilen, baklagillerden, güzel bir ot
Yosun: Toprağın, kayaların, ağaçların üstünde yetişen, suların yüzünde ve dibinde bulunan çiçeksiz bir bitki
Yudum: Bir içimlik sıvı, bir içişte yutulacak miktar
Yüksel: Yukarı çık,ilerle
Z
Zeliş: Din kitaplarındaki Yusuf ile Züleyha öyküsünün kadın kahramanı
Zeren: Kavrayışlı, anlayışlı zeki
Zeynep: Güzel, süs, tombul
Zühre: Çobanyıldızı, Çolpan
Zuhal: Satürn gezegeninin adı.
Zulal: Hafif, güzel, soğuk su.
Zübeyde: Öz, asıl
Zühre: Çoban yıldızı, venüs.
Züleyha: Su perisi - Hz.Yusuf'un karısı
Zümra: Akıllı, çabuk kavrayan kadın.
Zümrüt: Cam parlaklığında, yeşil renkte, saydam bir süs taşı.
Devamı
Kız Bebek İsimleri Anlamlarıyla Birlikte
A
Akcan: Ak yaşam; temiz ruhlu kişi, ak tenli ve cana yakın akça pakça sevgili
Aksel: Ak renkte sel
Aksen: Sen aksın, kirlenmemişsin, temizsin
Aksu: Ak renkli su, köpüren su; Anadolu'da kimi akarsuların adı.
Akün: Iyi ve temiz ün
Ala: Alaca, karışık renkli açık kestane rengi, ela
Alanur: Alacalı ışık, ala ışık
Alçin: Al renkli küçük bir kuş
Alev: Yanan ve ışık veren şeylerin türlü biçimlerde uzanan dili, alaz, yalım
Algül: Al renkli gül kırmızı gül
Algün: Al renkli Güneş kırmızı güneş
Alım: Gözü gönlü çeken nitelik,çekicilik, gönül çelen güzellik, albeni
Alkım: Düşmekte olan yağmur damlacıklarında güneş ışınlarının kırılıp yansımasıyla Oluşan yedi renkli görüntü, gökkuşağı ebemkuşağı
Almıla: Al elma
Anatolya: Türkiye'nin Asya kıt'asında bulunan topraklarına verilen ad,Anadolu.
Yunanca-Anatolia, güneşin doğduğu yön .
Anıl: "Sözü edilmek ya da düşünülmek" demek olan "anılmak" eyleminin buyurma kipinin ikinci tekil kişisi; "daima anılasın" dileğinide içerir.
Asena: Dişi kurt; güzel kız
Aslı: Kerem ile Aslı adlı halk öyküsünün kadın kahramanı
Aslıhan: Kerem'in sevgilisi Aslı'nın bir başka adı
Aslım: Soyum sopum, kökenim; benim olan Aslı
Asu: Azgın ve huysuz at
Aşkım: Sevdiğim, sevgilim
Aşkın: Benzerlerinden üstün olan, çok, fazla üstün, aşan, geçen; üzüm bağ ve asmalarında Yeni göğeren dallar, dalların ucundaki yapraksız uzantılar, filiz, ışkın.
Ateş: Odun, kömür, ot gibi özdeklerin yanmasıyla ısı ve ışığın birlikte belirlemesi; Tutuşmuş olan nesne
Ay: Yer yuvarlağının uydusu olan gök cismi
Aybike: Ay gibi güzel ve el değmemiş kadın.
Ayca: Ay gibi, yüzü Ay gibi güzel olan
Aycan: Ay gibi güzel insan
Ayça: Ay'ın, ilk günlerinde aldığı yay biçimi, Ay'ın ilk günlerindeki Görünüşü, yeni ay, hilal
Ayda: Gülgillerden, dere kıyılarında, çayırlarda yetişen bir bitki; şaşma üzülme, İsteklendirme, bilirir bir ünlem
Aydan: Ay gibi güzel, Ay'dan yapılmış
Aydeniz: Ay ile denizsin
Aygül: Ay ve gül gibi güzel
Aygün: Ay ile Güneş
Ayla: Ay'ın ve kimi yıldızların çevresindeki görülen ışık çemberi, aylin
Aylan: Açık alan
Aylin: Ay'ın ve kimi yıldızların çevresinde görülen ışık çemberi, ayla,
Aynur: Ay gibi ışık saçan, Ay ışığı
Ayperi: Ay ve peri gibi, çok güzel
Aysan: Ay gibi güzel san
Aysel: Ay ile selden oluşmuş
Aysın: Ay gibisin, Ay kadar güzelsin
Aysun: "Sunmak"tan "sun" buyruğu ile Ay'dan oluşmuş bir ad, Ay'ı sun
Aysuna: Ay gibi güzel yaban ördeği
Ayşan: Şanı Ay gibi parlak olan, görkemli, parlak
Ayşen: Ay gibi güzel ve şen, şen Ay
Ayşıl: Ay ışığı
Ayşın: Ay ışını
Ayten: Ay gibi güzel ten, güzel tenli
Aytolun: Ay'ın en dolgun evresindeki durumu, dolunay
Aytuna: Gökteki ay ile Tuna Irmağın'dan oluşmuş bir ad
Aytül: Ay'ın tüllü Ay ile tül, Ay tülü
Ayzıt: Türk söylencebiliminde güzellik tanrıçası, ödüllendirici tanrıça
B
Balcan: Bal gibi can, tatlı can
Baldan: Bal gibi tatlı, baldan yapılmış
Balım: "Benim balım" bal gibi tatlım
Başak: Ekinlerin, taneleri taşıyan kılçıklı başı
Bediz: Açık , belli, görünen; süs bezek, bedis
Begüm: Hanım, hanımefendi, saygıdeğer kadın
Belen: Iki dağ arasından geçen yol, geçit; tepe, yüksek yer, üzeri yassı tepe
Belgin: Kesin olarak belirlenmiş olan, belirgin açık
Belgün: Belli, belirli gün
Beliz: Işaret ve iz nişan ve iz
Benan: Beni an beni unutma
Benay: Ben Ay'ım Ay gibiyim
Bengi: Ölümsüz, sonsuz, sonsuza dek sürecek olan, hiç ölmeyecek olan
Bengisu: Ölümsüzlük suyu, içene ölümsüzlük vereceği söylenen söylencesel
Bensu: Ben su gibiyim, güzelim
Beren: Koyun yavrusu, kuzu; güçlü; tanınmış
Betül: Erkek eli değmemiş, erkekten uzak yaşayan, namuslu kadın
Bezen: Bezek, çok göze çarpan süs.
Bike: Evlenmemiş, çocuk doğurmamış, erden
Bilge: Çok ve sağlam bilgili, bildiğini kendisi ve başkaları için en yararlı bir biçimde kullanabilen, geniş ve derin bilgili
Bilgül: Bil ve gül, "bilirsen gülersin, mutlu olursun"
Bilgün: "Günü bil"
Binnaz: Bin türlü naz eden, bin tane naz
Bircan: Biricik ve cana yakın
Birce: Biricik, bir tanecik
Birgül: Bir tek gül
Birim: Bir niceliği ölçmek için kendi türünden seçilen örnek ve değişmez parça; birtanem, biriciğim
Biriz: Bir tekiz
Birsel: Bir sel gibisin, bir selsin
Burcu: Güzel koku, ıtır
Burcum: Güzel koku; burcu
Burçak: Taneleri hayvan yemi olarak kullanılan, mercimeğe benzeyen bir bitki
Burçin: Dişi geyik, bozçin, bürçin
Büklüm: Bükülmüş, kıvrılmış şeylerin oluşturduğu halka ya da kat kıvrım
Büyüm: Benim büyüm
C
Canal: Güzelliğinle canlar yak
Candan: Içten, yürekten
Cankat: Mutluluk getiren cana can kat
Canöz: Canın özü, yaşamın özü
Cansen: Can sensin
Cansın: Tatlısın, sevgilisin
Cansun: Güç sun, canlılık sun
Ceren: Çöllerde yaşayan, çok hızlı koşan, gözlerinin güzelliğiyle ünlü, ince bacaklı, zarif hayvan
Ceylan: Çölde yaşayan, geyik türünden, gözlerinin güzelliğiyle ünlü, çok hızlı koşan, ince bacaklı, çok güzel bir hayvan, ceren
Ç
Çaba: Bir işi yapmak için harcanan güç
Çağ: Belirli bir özelliği göz önünde tutularak ele alınan zaman bölümü
Çağıl: Çağ ile ilgili, çağdaş; çakıl, "çağıl çağıl" ikilimesinden biri
Çağın: Şimşek, yıldırım
Çağla: Erik, kayısı ve özellikle bademin taze yemişi, ham yemişi
Çağlayan: Akarsuyun, yüksekten çağıltılarla, köpürerek döküldüğü yer
Çığıl: Başa takılan altın
Çiçek: Bitkinin, genellikle güzel, kokulu, renkli bölümü
Çiğdem: Türlü renklerde çiçek açan bir kır bitkisi
Çiler: Güzel ötüşlü, bülbül gibi çileyen
Çimen: Doğal olarak biten çim, yeşillik
Çise: Çiseleyen yağmur damlası
Çisem: Çise
D
Dal: Ağacın gövdesinden ayrılan kollardan her biri
Damla: Yağmur ya da bir sıvanın, çok küçük, yuvarlak biçimli parçası
Defne: Defnegillerden, anayurdu Anadolu olan ve özellikle Ege Bölgesin'nde bol yetişen yaprakları güzel kokulu, yaz kış yeşil kalan bir ağaç
Demet: Ekin, çiçek gibi bitkilerin birkaçının yada bir bölümünün bir arada bağlanmış biçimi
Deniz: Yeryüzünün büyük bir bölümünü örten, derin ve çok geniş tuzlu su
Derin: Dibi yüzeyinden yada ağzından uzak olan, derinliği olan; Çok içten gelen ve içe işleyen
Devrim: Kısa zaman içinde, olumlu yönde önemli niteliksel değişmelere yol açan devinim
Dicle: Kaynağı kuzeydoğu Anadolu'da bulunan, ülkelerimizden sonra Irak topraklarından
geçerek denize dökülen büyük ırmak
Dilek: Dilenilen şey, istek
Diren: Harmanda sapları yaymaya yarayan uzun çatallı ağaçtan yapılmış araç
Diril: "Dirilmek"ten buyruk; el dokuması bez
Dirim: Canlılık, dirilik, sağlık, yaşam
Doğa: Canlı ve cansız nesnelerden oluşan varlığın tümü; Kendi kendini sürekli olarak yeniden yaratan ve değiştiren güç; yaratılış
Doğu: Güneş'in doğduğu yön
Dolunay: Ay'ın dolun durumu, Ay'ın bütünüyle parlak olduğu zamanki hali, Ay'ın her ayın ortalarında aldığı dolgun görünüm
Doruk: Bir dağın, bir tepenin, yüksek bir yerin, tepesi, en yüksek yeri
Duru: Bulanık olmayan, açık, temiz
Durugül: Arı duru ve gül gibi güzel
Durusu: Bulanık olmayan, dalgasız, pırıl pırıl ve dibi görünen su; temiz su
Duygu: Iyi ve güzel şeyleri sevebilme, onları duyumsayabilme yeteneği; Anımsanacak duyuş; gönülden uyanan yankı ya da tepki; duyumsama
E
Ece: Kral karısı ya da krallığı yöneten kadın, kraliçe; (mecaz olarak) türdeşleri arasında üstünlüğü, yeteneği olan kadın, güzel kadın
Ecem: Benim olan ece, kraliçem
Ekim: Toprağa tohum ekme işi, ekmek eylemi ve biçimi (Ekim ayında doğan çocuk için)
Ekin: Tahılın tarlaya atıldığı andan harman oluncaya değin aldığı durumun tümüne verilen ad; buğday
Ela: Sarıya çalan kestane rengi, ala
Elçim: Deste, demet, tutam
Enginsu: Açık deniz
Erenay: Yetişip gelen Ay
Erensu: Ermiş gibi ve su gibi aziz olan
Ergül: Erken açmış gül; erken gülesin, erken mutlu olasın
Esen: Vücutta hiçbir eksikliği olmayan, sağlıklı; sağlığı yerinde olan esmekte olan yel
Esin: Içe doğan şey, bir şeyi yaratmaya yönelten güzel duygu; tatlı tatlı esen yel, esinti
Esmen: Esici,esen
Eti: Anadolu'da milattan önce 1900-1200 yılları arasında egemen olan, büyük uygarlık kuran Orta Asyalı bir ulus, Hitit
Evrim: Kendiliğnden oluşan değişim, dönüşüm
Evşen: "Evi şenlendiren", "evin neşesi, şenliği
Eylem: Bir değişiklik doğurabilecek etkili davranış; yapılan iş
Eylül: Yılın dokuzuncu ayı
Ezgi: Belli bir kurala göre yaratılan ve kulakta haz uyandıran ses dizisi uyumlu ses; müzikli ses, şarkı, türkü
Ezgü: İyi kimse
F
Filiz: Yeni sürmüş körpe dal; dal haline gelmiş körpe tomurcuk
Funda: Çalı görünüşünde ve çok çeşidi olan bir bitki, süpürge otu
G
Gelincik: Kırmızı ve büyük çiçekli bir kır bitkisi
Gizem: Açıklanamayan ya da çözülemeyen soru, aklın çözemediği, erişemediği şey
Gonca: Henüz açılmamış, tomurcuk
Goncagül: Açılmamış gül, tomurcuk gül
Gökben: Mavi benli
Gökçe: Mavi gözlü, mavice
Gökçen: Güzel; yiğit; mavi gözlü, gökmen
Gökmen: Güzel; yiğit; mavi gözlü sarışın
Göksel: Gökle, gökyüzüyle ilgili
Göksen: Sen göksün
Göksu: Mavi su
Gökşen: Mavi gözlü ve şen
H
Hepgül : Yaşam boyu gül, yaşam boyu mutlu ol, mutluluk içinde yaşa
Hepgüler : Hiç durmadan güler, boyuna güler, her zaman güler; yaşamboyu mutlu olur
I
Ilgaz: Çankırı-Kastamonu arasında, Batı Karadeniz Bölgesi'nin en yüksek dağlar topluluğu
Ilgım: Çölde uzaktan su gibi görünen ışık yanıltısı, güneş ışınlarının eğilmesiyle ilgili, gözü yanıltan bir doğa olayı, serap
Ilgın: Beyaz ya da pembe çiçekli, çok hafif yapraklı bir ağaçcık (genellikle küçük akarsu kıyılarında bulunur)
Irmak: Akarsuların en büyüğü
Işık: Bir yeri aydınlatmaya yarayan araç; nesneleri görmemize yarayan fiziksel erke; Güneş ve benzeri bir kaynağın yaydığı aydınlık
Işıl: Pırıltı, parlaklık, ışık, aydınlık
Işılay: Işıldar ışık verir, pırıldar, şavkır, ışıl ışıl yanar, ışık saçar
Işın: Bir ışık kaynağından çıkan ve uzayıp giden ışık çizgisi
Işınsu: Işın saçan su, ışıklı su, ışıklı su, parıldayan su, pırıl pırıl su
İ
İçim: Bir yudumda içilecek miktar; bir şey içilirken alınan tat çok güzel çok alımlı, çok çekici demek olan bir içimsu deyimindede geçer
İldeniz: İldenizoğulları Devleti'ni kuran Türk büyüğü, ülke denizi
İlgi: İki şey arasındaki bağıntı, bağ, ilişki; bir şeye karşı duyulan bilme isteği
İlkay: Ay'ın ilk günlerindeki durumu
İlkcan: Genellikle ailenin ilk doğan çocuğuna verilen bir ad, ilk sevgili
İlke: Kendisinden vazgeçilemeyecek ana düşünce, uyulması gereken davranış kuralı
İlknur: İlk ışık
İlkyaz: Kıştan sonra gelen güzel mevsim, ilkbahar
İlter: Yurdu koruyan, yurdu savunan, yurtsever
İmge: Düş, hayal, görüntü, tasarım
İnce: İnce yapılı; kalınlığı az olan; düşünce, davranış bakımından incelik gösteren
İnci: İstiridye ve benzeri kabuklu deniz hayvanlarını içinden çıkan, süs eşyası olarak kullanılan, sedef renginde, çok değerli, yuvarlak ve sert tanecik
İpek: İpekböceğinin kozasından çıkarılan çok ince ve parlak tel; bu tel ile dokunmuş (kumaş) ince ve yumuşak
İzgi: İyi, güzel, doğru, akıllı, zeki
J
Jale: Gece olusup, sabah çiçeklerin üzerinde görülen damlacik, çiğ
Jalenur: Parlayan, ışıldayan çiy
Julide: Karışık, karmaşık - Derinlik
K
Kanat: Kuşların ve uçucu böceklerin uçmalarını sağlayan organları
Karaca: Geyik türünden, boynuzları, küçük ve çatallı bir av hayvanı, dağ keçisi yaban keçisi
Kıvılcım: Yanmakta olan maddeden sıçrayan küçük ateş parçası
Kutlu: Uğur getirdiğine inanılan, uğurlu, kutsal
Kuzey: Sağını doğuya, solunu batıya veren kimsenin tam karşısına düşen yön
L
Lale: Yaprakları, uzun, çeçekleri kadeh biçiminde, türlü renkte, güzel bir süs bitkisi ve onun çiçeği
Leman: Parıldayan, parıltı
Lerzan: Titreyen, titrek, parıldayan titrek ışık
Leyla: Gece, uzun ve karanlık gece
M
Maral: Dişi geyik, meral
Maviş: Ak tenli ve mavi gözlü
Meltem: Yazın karadan denize doğru esen ve tatlı bir serinlik yapan Mevsim yeli
Meral: Dişi geyik, maral
Meriç: Bulgaristan'dan çıkıp Edirne yakınlarında Arda ve Tunca ile birleştikten sonra, Türk-Yunan sınırı boyunca akarak Enez yakınlarında Ege Denizi'ne dökülen ırmak
Mine: Maden eşya üzerine işlenen renkli sır tabakası, çok ince nakış
Mutlu: Bütün istek ve özlemlerine kavuşmuş olan
Müge: Çan biçiminde ak çiçekler açan bir süs bitkisi,ünçiçeği
N
Naz: Kendini sevdirme davranışı, nazlanma, cilve
Nazlan: Naz yap, cilveli ol
Nazlı: Naz yapan, cilveli, işveli
Nazlım: Naz yapanım, işvelim, cilvelim, benim nazlım
Neşe: Üzüntüsü olmamaktan doğan ve dışa vurulan sevinç
Nice: Ne kadar, ne denli, nasıl, oldukça çok
Nil: Afrika'da Viktorya Gölü'nden çıkıp Mısır'ı baştan başa geçerek Akdeniz'e dökülen büyük ırmak
Nilay: Nil ve Ay, Nil'e ışıklarını saçan Ay
Nilgün: Nil ile Güneş, Nil Güneş
Nilüfer: Durgun sularda yetişen, yaprakları yuvarlak ve geniş beyaz, sarı, mavi, pembe, çiçekli bir bitki
Nur: Aydınlık, parıltı, ışık
Nurcan: Işık ile can, ışık ile yaşam, aydınlık yaşam
Nurdan: Işıktan yapılmış
Nurperi: Işıktan yapılmış ve peri kadar güzel; güzel ışıklı peri
Nursel: Işık, ışıktan yapılmış sel
Nurseli: Işık seli
Nursen: Işık sensin, sen ışıksın
Nurşen: Işıklı ve şen, aydınlık ve yaşamından memnun; ışık ve mutluluk saçan
O
Odil: O tatlı dil
Olcay: Rastlantıları düzenlediği, böylece de insanlara iyi ya da kötü durumlar hazırladığı sanılan şey, şans, talih
Olgaç: Olgunlaşmış, yetişmiş, bilen, bilgili
Omay: Beğenilen, sevilen
Oskay: Neşeli, şen, sevinçli
Oya: İğne, firkete, tığ, ya da mekikle yapılan, iprişimden önce dantel oya gibi güzel olan
Oylum: Derinlik, bir cismin uzayda doldurduğu boşluk, kıvrım, bukle
Ö
Ödül: Iyi bir işe, bir başarıya karşılık olarak verilen şey armağan
Öğün: Güzelliğinle, herşeyinle, övün, kendini öv
Öğünç: Övünmeye yol açan ya da hak kazandıran şey, Övünme; kıvanç, övünç, sevinç
Övgü: Övme, övmek için söylenen söz
Övgül: Övgüye değer, övülmeye değer, övülesi
Övül: Övülesin
Övünç: Övünmeye yol açan ya da hak kazandıran şey, kıvanç, sevinç, övgünç,
Öykü: Ayrıntılarıyla anlatılan olay; gerçek ya da tasarlanmış olayları Anlatan, romandan kısa düzyazı türü, hikaye
Özde: Kişinin kendi içinde, özünde, canda olan
Özden: Yürekten, içten, candan; gerçekten; temiz soylu; özsu
Özen: Bir işi elden geldiğince iyi yapmaya çalışma, özenme; istek heves
Özge: Başka, başkası, el yabancı
Özgen: Özü geniş, özgür, başkasının kölesi olmayan
Özgü: Özellikle biriyle ya da bir şeyle ilgili, belli bir şey de ya da kimsede bulunan
Özgül: Özellikle bir türle ilgili olan; özü kendisi gül gibi olan
Özgün: Bir benzeri olmayan yalnız, kendisine özgü nitelikleri taşıyan
Özgür: Hiçbir kimseye, hiçbirşeye bağlı olmayan, başıboş olan, köle olmayan
Özlem: Kavuşma isteği, bir şeye karşı duyulan istek, göreceği gelme
Özlen: Görme isteği uyandırır, kavuşma isteği ver, seni özlesinler
Öznur: Öz ışık, özü ışık
Özperi: Gerçek peri, gerçek güzel, özü peri gibi
Özselen: Öz ses, öz bilgi, gerçek sel yatağı gerçek bolluk
Özsu: Besleyici su, besisuyu, bitkilerin dokularında bulunan su
P
Papatya: Baharda çiçek açan, taç yaprakları beyaz, ortası sarı çiçekli bir kır bitkisi
Parla: Parılda, pırıl pırıl aydınlık saç
Parlar: Parıldar, pırıl pırıl eder, ışık saçar
Pelin: Yapraklarında ve öteki bölümlerinde acı, ıtırlı bir madde bulunan, birçok türleri olan bir bitki
Pelit: Meşe ağacı ve yemişi
Petek: Arıların bal depo etmek için balmumundan yaptıkları düzgün altıgen biçiminde gözeler topluluğu
Pınar: Yerden kaynayarak çıkan su, kaynak
Pırıl: Parlak
R
Radife: Bir yıldızın yakınında bulunan bir başka yıldız
Rana: Iyi, güzel, yumuşak, hoş
Reyhan: Yaprakları güzel kokan bir süs bitkisi, fesleğen
Rezzan: Ağırbaşlı
Ruhsar: Yanak, yüz, güzel yüz
S
Sabah: Gündüzün ilk saatleri, öğleye kadar olan vakit
Salkım: Çoğunlukla bir sap üzerinde bir arada bulunan yemiş; Baklagillerden bir ağaç ve bunu çiçeği; sarkan şey, hevenk
Seçen: Seçme işini yapan, bir şeyi seçen
Seçil: Güzelliğinle, varlığınla seçilesin
Seçkin: Seçilerek en iyi diye ayrılmış olan; benzerleri içinde niteliklerinin üstünlüğüyle göze çarpan, üstün
Seden: Gözü açık, uyanık
Sel: Sürekli yağmurlardan ya da eriyen karlardan oluşup önüne ne gelirse alıp götüren taşkın su
Selay: Sel ayı, sellerin çok olduğu ilkyaz ayları
Selen: Ses, gürültü, haber, bilgi, yakın yer, çevre, varlık, bolluk, duruş, tavır, sel yatağı
Selin: Öğünç, sevinç
Selvi: Kış yaz yaprağını dökmeyen, ince uzun bir ağaç, servi selbi
Senem: Kars dolaylarında kadın ve erkeklerin karşılıklı olarak oynadıkları bir halk dansı
Seren: Gemi direği uzun ağaç, "sermek" eylemini yapan
Serin: Ilık ile soğuk arası, az soğuk, serinlik veren
Serpil: Geliş ve büyü, boylan, boy at; ince ince savrularak yağ
Seval: Beğen al
Sevgi: Insanı bir şeye ya da bir kimseye karşı yakın ilgi ve bağlılık göstermeye iten duygu, sevme duygusu, tutkunluk, sevi
Sevi: Aşırı sevgi ve bağlılık duygusu
Sevil: "Kendini sevdir" sevgiye yaraşır ol
Sevilay: Sevilen Ay'sın
Sevim: Güzellik, hoşluk, sevimlilik, hoşa gitme hali, şirinlik, alımlılık
Sevinç: İstenen ya da hoşa giden bir şeyin olmasıyla duyulan coşku
Sezen: Açık bir kanıt olmadığı halde olmuş ya da olcak bir şeyi kestiren, duyumsayan
Sezgi: Aklın yardımı olmadan, gerçeğin doğrudan doğruya kavranması bir şeyi önceden bilme, duyumsama yeteneği, sezme yeteneği, seziş
Sezgin: Sezgisi olan
Sezin: Sezinleme işi, sezme
Sıla: Kişinin doğup büyüdüğü ve gurbette iken özlediği yer
Sibel: Henüz yere düşmemiş, havada uçuşan yağmur tanesi, buğday başağı
Simge: Bir özelliği tümüyle kendinde toplayan örnek, bir şeyin göstergesi
Sonay: Yılın son ayı
Songül: (Doğan son çocuğa konur) güllerin sonuncusu
Su: Rengi kokusu, tadı olmayan sıvı
Suna: Bir sülün türü, bir tür sülün, yaban ördeği
Ş
Şanal: Ün kazan, ünlü bir kimse ol, ünlen
Şenay: Neşeli Ay
Şener: Şen kimse, şen kişi
Şengül: Neşeli gül
Şengün: Neşeli gün
Şeniz: Hepimiz neşeliyiz, neşeli iz
Şenkal: Neşeli ve şen kal
Şenol: Neşeli, şen ol
Şensoy: Neşeli soy, şen soy
Şensu: Neşeli su, şen su
Şölen: Eğlenmek ya da bir olayı kutlamak üzere, bir çok kimsenin biraraya gelip birlikte yedikleri yemek, yemekli eğlenceli toplantı
T
Tamay: Dolunay
Tan: Güneş doğmadan önceki alaca karanlık, sabah aydınlığı
Tanay: Tan zamanı doğan Ay, çok güzel kimse
Tansel: Sabah aydınlığının seli
Tanseli: Sabah aydınlığının seli
Tansu: Insana şaşkınlık veren, akıl yoluyla açıklanamayan doğaüstü olay, tansık, mucize
Tanyel: Sabah aydınlığının yeli, sabahın çok erken saatlerinde esen yel
Tanyeri: Güneş'in doğmak üzere olduğu sırada ufukta hafifçe kızaran aydınlık yer
Tekgül: Biricik gül
Tezcan: Sabırsız, atılgan
Tolunay: Ay'ın en dolgun göründüğü zaman, ayın dördü, Ay'ın on dördü gibi, çok güzel, dolunay
Tomris: (Türkçe "temür" "demir" sözcüğünden değiştiği sanılıyor) İskit Türklerinin Kafkasya'da oturan kolu olan Massagetlerin ünlü kraliçesinin adı
Tomurcuk: Çiçek vercek olan gonca, bir bitkinin üzerinde bulunan, ilerde sap, çiçek ya da bir çok yaprak verecek olan küçük kabartı, domurcuk
Toprak: Üzerinde tüm bitkilere ve öteki canlılılara yaşam ortamı sağlayan, toz durumuna gelmiş türlü kütle kırıntılarıyla organik cisimlerden oluşan madde, arazi, tarla, kara, ülke
Tumay: Sessiz, durgun, dingin
Tuna: Karaormanlar'dan doğup Karadeniz'e dökülen ve Avrupa'nın Volga'dan sonra en uzun ırmağı
Tutkun: Gönül vermiş, bağlanmış, çok sevmiş, tutulmuş
Tülay: Tülden yapılmış ay
Tümay: Bütünlenmiş Ay, dolunay
Tüzün: Düzenlilik, düzgünlük, düzgün, iyi bir soydan gelen, soylu
Tüzüner: Yumuşak huylu, düzenli kimse
U
Uçay: Uçtaki ay
Uğur: Halkın kimi olgularda gördüğü iyilik muştusu, kimi nesnelerde var olduğuna İnandığı iyilik kaynağı, iyilik
Umay: (Farsça "hüma" hümay'ın Türkçeleşmiş biçimi) Hint Okyanusu adalarında bulunan, güvercin büyüklüğünde, zümrüt yeşili kanatları olan, kemikle beslenen, üzerinden geçtiği kimselere zenginlik ve mutluluk getireceğine inanılan, masal kuşu, devlet kuşu,
Umut: Ummaktan doğan iç erinci, umulan şey
Utku: Birçok emek ve çekinceli uğraşlar sonucu erişilen mutlu sonuç, yengi, zafer
Uysal: Yumuşak başlı, söz dinler, söz analar
Uzay: Bütün varlıkları her yandan kaplayan sonsuz boşluk
Ü
Üçgül: Üç küçük yapraktan oluşan, bileşik yapraklı, pembe, beyaz, kırmızı mor ve sarı renkte çiçekler açan bir ot
Ülgen: Yüce, yüksek, ulu, büyük, sağlam, iyilik tanrısı
Ülke: Bir devletin egemenliği altındaki toprakların topu
Ülker: Boğa burcunda yer alan ve yedi yıldızdan oluşan takımyıldızı
Ülkü: Insanı umut içinde yaşatan, ulaşılmaya çalışılan yüce dilek
Ülküm: "Benim olan ülkü", "benim ülküm", "ulaşmak istediğim yüce dilek".
Ürün: Doğadan elde edilen yararlı şey
V
Vahide: Bağışlayan
Vedia: Korunmasi için bırakılan emanet
Verda: Gül
Vildan: Yeni doğmuş çocuklar
Y
Yağan: Gökten yere dökülen
Yağmur: Havadaki su buharının yükseklerde soğuyarak yoğunlaşması sonucu yere düşen su damlacıkları
Yakut: Kuzey Sibirya'da yaşayan bir Türk boyu; bu boydan olan kimse, parlak, kırmızı renkte çok değerli bir taş
Yaprak: Bitkilerin, çeşitli biçimlerdeki düz ve yeşil kısımları
Yaşam: Canlıda, doğumdan ölüme değin geçen süre
Yeliz: Yelce, yel gibi, güzel aydınlık
Yeşim: Yeşil renkte çok değerli bir taş
Yıldız: Gökyüzünde geceleri görülen ışıklı gök cisimlerinin adı.
Yonca: Hayvan yiyeceği olarak yetiştirilen, baklagillerden, güzel bir ot
Yosun: Toprağın, kayaların, ağaçların üstünde yetişen, suların yüzünde ve dibinde bulunan çiçeksiz bir bitki
Yudum: Bir içimlik sıvı, bir içişte yutulacak miktar
Yüksel: Yukarı çık,ilerle
Z
Zeliş: Din kitaplarındaki Yusuf ile Züleyha öyküsünün kadın kahramanı
Zeren: Kavrayışlı, anlayışlı zeki
Zeynep: Güzel, süs, tombul
Zühre: Çobanyıldızı, Çolpan
Zuhal: Satürn gezegeninin adı.
Zulal: Hafif, güzel, soğuk su.
Zübeyde: Öz, asıl
Zühre: Çoban yıldızı, venüs.
Züleyha: Su perisi - Hz.Yusuf'un karısı
Zümra: Akıllı, çabuk kavrayan kadın.
Zümrüt: Cam parlaklığında, yeşil renkte, saydam bir süs taşı.
Ehliyet Alma Yaşı Kaç Oldu
Yeni Ehliyet Alma Yaşı 2013
Ehliyet Alabilmek için 18 Yaşını Doldurmuş olunması gerekiyor..
2013 Yılı Ehliyet alım yaşı değişikliği söz konusu değil henüz ehliyet alma yaşı hakkında resmi bir açıklama yoktur. Günümüz şartlarında Ehliyet alabilmek için 18 Yaşınızı Doldurmuş olmanız ve 19'unuzdan gün almış olmanız gerekmektedir...
Yeni uygulamada ehliyet sınavını geçenler stajyer sürücü belgesi yani geçici ehliyet alacak. Stajyer sürücü belgesi 2 yıl geçerli olacak.
Ehliyet alımları Avrupa Birliği kriterlerine uygun hale getiriliyor Kursiyerler önce stajyer sürücü belgesi alacak sonra takip edilecek. Bu süreçte kural ihlalleri de kayıt sistemine aktarılacak.
2012 ehliyet alma şartları şöyle
A) Yaş şartı
1- A1 A2 F ve H sınıfı sürücü belgesi alacakların 17
2- B ve G sınıfı sürücü belgesi alacak olanların 18
3. C D ve E sınıfı sürücü belgesi alacak olanların 22 (Üniversitelerin sürücü eğitimi veren yüksek okullarından mezun olanlarda bu şart aranmaz. yaşını bitirmiş olmaları
Devamı
Yeni Ehliyet Alma Yaşı 2013
Ehliyet Alabilmek için 18 Yaşını Doldurmuş olunması gerekiyor..
2013 Yılı Ehliyet alım yaşı değişikliği söz konusu değil henüz ehliyet alma yaşı hakkında resmi bir açıklama yoktur. Günümüz şartlarında Ehliyet alabilmek için 18 Yaşınızı Doldurmuş olmanız ve 19'unuzdan gün almış olmanız gerekmektedir...
Yeni uygulamada ehliyet sınavını geçenler stajyer sürücü belgesi yani geçici ehliyet alacak. Stajyer sürücü belgesi 2 yıl geçerli olacak.
Ehliyet alımları Avrupa Birliği kriterlerine uygun hale getiriliyor Kursiyerler önce stajyer sürücü belgesi alacak sonra takip edilecek. Bu süreçte kural ihlalleri de kayıt sistemine aktarılacak.
2012 ehliyet alma şartları şöyle
A) Yaş şartı
1- A1 A2 F ve H sınıfı sürücü belgesi alacakların 17
2- B ve G sınıfı sürücü belgesi alacak olanların 18
3. C D ve E sınıfı sürücü belgesi alacak olanların 22 (Üniversitelerin sürücü eğitimi veren yüksek okullarından mezun olanlarda bu şart aranmaz. yaşını bitirmiş olmaları
deri ceket modelleri erkek, deri ceket modelleri 2013, deri ceket modelleri bayan, deri ceket modelleri bay, erkek deri ceket modelleri, bayan deri ceket modelleri
Devamı
Deri Mont Modelleri 2013 (Bayan Erkek)
Şal Modelleri, Şal Modelleri 2012, Şal Modelleri 2013, Şal Bağlama Modelleri, Tığ İşi Şal Modelleri, Örgü Şal Modelleri
Şal Modelleri
Devamı
Şal Modelleri