Kız Bebek İsimleri 2013

Posted by Unknown On 21 Şubat 2013 Perşembe 0 yorum
2013 Kız İsimleri

Kız Bebek İsimleri Anlamlarıyla Birlikte



    A

    Akcan: Ak yaşam; temiz ruhlu kişi, ak tenli ve cana yakın akça pakça sevgili
    Aksel: Ak renkte sel
    Aksen: Sen aksın, kirlenmemişsin, temizsin
    Aksu: Ak renkli su, köpüren su; Anadolu'da kimi akarsuların adı.
    Akün: Iyi ve temiz ün
    Ala: Alaca, karışık renkli açık kestane rengi, ela
    Alanur: Alacalı ışık, ala ışık
    Alçin: Al renkli küçük bir kuş
    Alev: Yanan ve ışık veren şeylerin türlü biçimlerde uzanan dili, alaz, yalım
    Algül: Al renkli gül kırmızı gül
    Algün: Al renkli Güneş kırmızı güneş
    Alım: Gözü gönlü çeken nitelik,çekicilik, gönül çelen güzellik, albeni
    Alkım: Düşmekte olan yağmur damlacıklarında güneş ışınlarının kırılıp yansımasıyla Oluşan yedi renkli görüntü, gökkuşağı ebemkuşağı
    Almıla: Al elma
    Anatolya: Türkiye'nin Asya kıt'asında bulunan topraklarına verilen ad,Anadolu.
    Yunanca-Anatolia, güneşin doğduğu yön .
    Anıl: "Sözü edilmek ya da düşünülmek" demek olan "anılmak" eyleminin buyurma kipinin ikinci tekil kişisi; "daima anılasın" dileğinide içerir.
    Asena: Dişi kurt; güzel kız
    Aslı: Kerem ile Aslı adlı halk öyküsünün kadın kahramanı
    Aslıhan: Kerem'in sevgilisi Aslı'nın bir başka adı
    Aslım: Soyum sopum, kökenim; benim olan Aslı
    Asu: Azgın ve huysuz at
    Aşkım: Sevdiğim, sevgilim
    Aşkın: Benzerlerinden üstün olan, çok, fazla üstün, aşan, geçen; üzüm bağ ve asmalarında Yeni göğeren dallar, dalların ucundaki yapraksız uzantılar, filiz, ışkın.
    Ateş: Odun, kömür, ot gibi özdeklerin yanmasıyla ısı ve ışığın birlikte belirlemesi; Tutuşmuş olan nesne
    Ay: Yer yuvarlağının uydusu olan gök cismi
    Aybike: Ay gibi güzel ve el değmemiş kadın.
    Ayca: Ay gibi, yüzü Ay gibi güzel olan
    Aycan: Ay gibi güzel insan
    Ayça: Ay'ın, ilk günlerinde aldığı yay biçimi, Ay'ın ilk günlerindeki Görünüşü, yeni ay, hilal
    Ayda: Gülgillerden, dere kıyılarında, çayırlarda yetişen bir bitki; şaşma üzülme, İsteklendirme, bilirir bir ünlem
    Aydan: Ay gibi güzel, Ay'dan yapılmış
    Aydeniz: Ay ile denizsin
    Aygül: Ay ve gül gibi güzel
    Aygün: Ay ile Güneş
    Ayla: Ay'ın ve kimi yıldızların çevresindeki görülen ışık çemberi, aylin
    Aylan: Açık alan
    Aylin: Ay'ın ve kimi yıldızların çevresinde görülen ışık çemberi, ayla,
    Aynur: Ay gibi ışık saçan, Ay ışığı
    Ayperi: Ay ve peri gibi, çok güzel
    Aysan: Ay gibi güzel san
    Aysel: Ay ile selden oluşmuş
    Aysın: Ay gibisin, Ay kadar güzelsin
    Aysun: "Sunmak"tan "sun" buyruğu ile Ay'dan oluşmuş bir ad, Ay'ı sun
    Aysuna: Ay gibi güzel yaban ördeği
    Ayşan: Şanı Ay gibi parlak olan, görkemli, parlak
    Ayşen: Ay gibi güzel ve şen, şen Ay
    Ayşıl: Ay ışığı
    Ayşın: Ay ışını
    Ayten: Ay gibi güzel ten, güzel tenli
    Aytolun: Ay'ın en dolgun evresindeki durumu, dolunay
    Aytuna: Gökteki ay ile Tuna Irmağın'dan oluşmuş bir ad
    Aytül: Ay'ın tüllü Ay ile tül, Ay tülü
    Ayzıt: Türk söylencebiliminde güzellik tanrıçası, ödüllendirici tanrıça

    B

    Balcan: Bal gibi can, tatlı can
    Baldan: Bal gibi tatlı, baldan yapılmış
    Balım: "Benim balım" bal gibi tatlım
    Başak: Ekinlerin, taneleri taşıyan kılçıklı başı
    Bediz: Açık , belli, görünen; süs bezek, bedis
    Begüm: Hanım, hanımefendi, saygıdeğer kadın
    Belen: Iki dağ arasından geçen yol, geçit; tepe, yüksek yer, üzeri yassı tepe
    Belgin: Kesin olarak belirlenmiş olan, belirgin açık
    Belgün: Belli, belirli gün
    Beliz: Işaret ve iz nişan ve iz
    Benan: Beni an beni unutma
    Benay: Ben Ay'ım Ay gibiyim
    Bengi: Ölümsüz, sonsuz, sonsuza dek sürecek olan, hiç ölmeyecek olan
    Bengisu: Ölümsüzlük suyu, içene ölümsüzlük vereceği söylenen söylencesel
    Bensu: Ben su gibiyim, güzelim
    Beren: Koyun yavrusu, kuzu; güçlü; tanınmış
    Betül: Erkek eli değmemiş, erkekten uzak yaşayan, namuslu kadın
    Bezen: Bezek, çok göze çarpan süs.
    Bike: Evlenmemiş, çocuk doğurmamış, erden
    Bilge: Çok ve sağlam bilgili, bildiğini kendisi ve başkaları için en yararlı bir biçimde kullanabilen, geniş ve derin bilgili
    Bilgül: Bil ve gül, "bilirsen gülersin, mutlu olursun"
    Bilgün: "Günü bil"
    Binnaz: Bin türlü naz eden, bin tane naz
    Bircan: Biricik ve cana yakın
    Birce: Biricik, bir tanecik
    Birgül: Bir tek gül
    Birim: Bir niceliği ölçmek için kendi türünden seçilen örnek ve değişmez parça; birtanem, biriciğim
    Biriz: Bir tekiz
    Birsel: Bir sel gibisin, bir selsin
    Burcu: Güzel koku, ıtır
    Burcum: Güzel koku; burcu
    Burçak: Taneleri hayvan yemi olarak kullanılan, mercimeğe benzeyen bir bitki
    Burçin: Dişi geyik, bozçin, bürçin
    Büklüm: Bükülmüş, kıvrılmış şeylerin oluşturduğu halka ya da kat kıvrım
    Büyüm: Benim büyüm

    C

    Canal: Güzelliğinle canlar yak
    Candan: Içten, yürekten
    Cankat: Mutluluk getiren cana can kat
    Canöz: Canın özü, yaşamın özü
    Cansen: Can sensin
    Cansın: Tatlısın, sevgilisin
    Cansun: Güç sun, canlılık sun
    Ceren: Çöllerde yaşayan, çok hızlı koşan, gözlerinin güzelliğiyle ünlü, ince bacaklı, zarif hayvan
    Ceylan: Çölde yaşayan, geyik türünden, gözlerinin güzelliğiyle ünlü, çok hızlı koşan, ince bacaklı, çok güzel bir hayvan, ceren

    Ç

    Çaba: Bir işi yapmak için harcanan güç
    Çağ: Belirli bir özelliği göz önünde tutularak ele alınan zaman bölümü
    Çağıl: Çağ ile ilgili, çağdaş; çakıl, "çağıl çağıl" ikilimesinden biri
    Çağın: Şimşek, yıldırım
    Çağla: Erik, kayısı ve özellikle bademin taze yemişi, ham yemişi
    Çağlayan: Akarsuyun, yüksekten çağıltılarla, köpürerek döküldüğü yer
    Çığıl: Başa takılan altın
    Çiçek: Bitkinin, genellikle güzel, kokulu, renkli bölümü
    Çiğdem: Türlü renklerde çiçek açan bir kır bitkisi
    Çiler: Güzel ötüşlü, bülbül gibi çileyen
    Çimen: Doğal olarak biten çim, yeşillik
    Çise: Çiseleyen yağmur damlası
    Çisem: Çise

    D

    Dal: Ağacın gövdesinden ayrılan kollardan her biri
    Damla: Yağmur ya da bir sıvanın, çok küçük, yuvarlak biçimli parçası
    Defne: Defnegillerden, anayurdu Anadolu olan ve özellikle Ege Bölgesin'nde bol yetişen yaprakları güzel kokulu, yaz kış yeşil kalan bir ağaç
    Demet: Ekin, çiçek gibi bitkilerin birkaçının yada bir bölümünün bir arada bağlanmış biçimi
    Deniz: Yeryüzünün büyük bir bölümünü örten, derin ve çok geniş tuzlu su
    Derin: Dibi yüzeyinden yada ağzından uzak olan, derinliği olan; Çok içten gelen ve içe işleyen
    Devrim: Kısa zaman içinde, olumlu yönde önemli niteliksel değişmelere yol açan devinim
    Dicle: Kaynağı kuzeydoğu Anadolu'da bulunan, ülkelerimizden sonra Irak topraklarından
    geçerek denize dökülen büyük ırmak
    Dilek: Dilenilen şey, istek
    Diren: Harmanda sapları yaymaya yarayan uzun çatallı ağaçtan yapılmış araç
    Diril: "Dirilmek"ten buyruk; el dokuması bez
    Dirim: Canlılık, dirilik, sağlık, yaşam
    Doğa: Canlı ve cansız nesnelerden oluşan varlığın tümü; Kendi kendini sürekli olarak yeniden yaratan ve değiştiren güç; yaratılış
    Doğu: Güneş'in doğduğu yön
    Dolunay: Ay'ın dolun durumu, Ay'ın bütünüyle parlak olduğu zamanki hali, Ay'ın her ayın ortalarında aldığı dolgun görünüm
    Doruk: Bir dağın, bir tepenin, yüksek bir yerin, tepesi, en yüksek yeri
    Duru: Bulanık olmayan, açık, temiz
    Durugül: Arı duru ve gül gibi güzel
    Durusu: Bulanık olmayan, dalgasız, pırıl pırıl ve dibi görünen su; temiz su
    Duygu: Iyi ve güzel şeyleri sevebilme, onları duyumsayabilme yeteneği; Anımsanacak duyuş; gönülden uyanan yankı ya da tepki; duyumsama

    E

    Ece: Kral karısı ya da krallığı yöneten kadın, kraliçe; (mecaz olarak) türdeşleri arasında üstünlüğü, yeteneği olan kadın, güzel kadın
    Ecem: Benim olan ece, kraliçem
    Ekim: Toprağa tohum ekme işi, ekmek eylemi ve biçimi (Ekim ayında doğan çocuk için)
    Ekin: Tahılın tarlaya atıldığı andan harman oluncaya değin aldığı durumun tümüne verilen ad; buğday
    Ela: Sarıya çalan kestane rengi, ala
    Elçim: Deste, demet, tutam
    Enginsu: Açık deniz
    Erenay: Yetişip gelen Ay
    Erensu: Ermiş gibi ve su gibi aziz olan
    Ergül: Erken açmış gül; erken gülesin, erken mutlu olasın
    Esen: Vücutta hiçbir eksikliği olmayan, sağlıklı; sağlığı yerinde olan esmekte olan yel
    Esin: Içe doğan şey, bir şeyi yaratmaya yönelten güzel duygu; tatlı tatlı esen yel, esinti
    Esmen: Esici,esen
    Eti: Anadolu'da milattan önce 1900-1200 yılları arasında egemen olan, büyük uygarlık kuran Orta Asyalı bir ulus, Hitit
    Evrim: Kendiliğnden oluşan değişim, dönüşüm
    Evşen: "Evi şenlendiren", "evin neşesi, şenliği
    Eylem: Bir değişiklik doğurabilecek etkili davranış; yapılan iş
    Eylül: Yılın dokuzuncu ayı
    Ezgi: Belli bir kurala göre yaratılan ve kulakta haz uyandıran ses dizisi uyumlu ses; müzikli ses, şarkı, türkü
    Ezgü: İyi kimse

    F

    Filiz: Yeni sürmüş körpe dal; dal haline gelmiş körpe tomurcuk
    Funda: Çalı görünüşünde ve çok çeşidi olan bir bitki, süpürge otu

    G

    Gelincik: Kırmızı ve büyük çiçekli bir kır bitkisi
    Gizem: Açıklanamayan ya da çözülemeyen soru, aklın çözemediği, erişemediği şey
    Gonca: Henüz açılmamış, tomurcuk
    Goncagül: Açılmamış gül, tomurcuk gül
    Gökben: Mavi benli
    Gökçe: Mavi gözlü, mavice
    Gökçen: Güzel; yiğit; mavi gözlü, gökmen
    Gökmen: Güzel; yiğit; mavi gözlü sarışın
    Göksel: Gökle, gökyüzüyle ilgili
    Göksen: Sen göksün
    Göksu: Mavi su
    Gökşen: Mavi gözlü ve şen

    H

    Hepgül : Yaşam boyu gül, yaşam boyu mutlu ol, mutluluk içinde yaşa
    Hepgüler : Hiç durmadan güler, boyuna güler, her zaman güler; yaşamboyu mutlu olur

    I

    Ilgaz: Çankırı-Kastamonu arasında, Batı Karadeniz Bölgesi'nin en yüksek dağlar topluluğu
    Ilgım: Çölde uzaktan su gibi görünen ışık yanıltısı, güneş ışınlarının eğilmesiyle ilgili, gözü yanıltan bir doğa olayı, serap
    Ilgın: Beyaz ya da pembe çiçekli, çok hafif yapraklı bir ağaçcık (genellikle küçük akarsu kıyılarında bulunur)
    Irmak: Akarsuların en büyüğü
    Işık: Bir yeri aydınlatmaya yarayan araç; nesneleri görmemize yarayan fiziksel erke; Güneş ve benzeri bir kaynağın yaydığı aydınlık
    Işıl: Pırıltı, parlaklık, ışık, aydınlık
    Işılay: Işıldar ışık verir, pırıldar, şavkır, ışıl ışıl yanar, ışık saçar
    Işın: Bir ışık kaynağından çıkan ve uzayıp giden ışık çizgisi
    Işınsu: Işın saçan su, ışıklı su, ışıklı su, parıldayan su, pırıl pırıl su

    İ

    İçim: Bir yudumda içilecek miktar; bir şey içilirken alınan tat çok güzel çok alımlı, çok çekici demek olan bir içimsu deyimindede geçer
    İldeniz: İldenizoğulları Devleti'ni kuran Türk büyüğü, ülke denizi
    İlgi: İki şey arasındaki bağıntı, bağ, ilişki; bir şeye karşı duyulan bilme isteği
    İlkay: Ay'ın ilk günlerindeki durumu
    İlkcan: Genellikle ailenin ilk doğan çocuğuna verilen bir ad, ilk sevgili
    İlke: Kendisinden vazgeçilemeyecek ana düşünce, uyulması gereken davranış kuralı
    İlknur: İlk ışık
    İlkyaz: Kıştan sonra gelen güzel mevsim, ilkbahar
    İlter: Yurdu koruyan, yurdu savunan, yurtsever
    İmge: Düş, hayal, görüntü, tasarım
    İnce: İnce yapılı; kalınlığı az olan; düşünce, davranış bakımından incelik gösteren
    İnci: İstiridye ve benzeri kabuklu deniz hayvanlarını içinden çıkan, süs eşyası olarak kullanılan, sedef renginde, çok değerli, yuvarlak ve sert tanecik
    İpek: İpekböceğinin kozasından çıkarılan çok ince ve parlak tel; bu tel ile dokunmuş (kumaş) ince ve yumuşak
    İzgi: İyi, güzel, doğru, akıllı, zeki

    J

    Jale: Gece olusup, sabah çiçeklerin üzerinde görülen damlacik, çiğ
    Jalenur: Parlayan, ışıldayan çiy
    Julide: Karışık, karmaşık - Derinlik


    K


    Kanat: Kuşların ve uçucu böceklerin uçmalarını sağlayan organları
    Karaca: Geyik türünden, boynuzları, küçük ve çatallı bir av hayvanı, dağ keçisi yaban keçisi
    Kıvılcım: Yanmakta olan maddeden sıçrayan küçük ateş parçası
    Kutlu: Uğur getirdiğine inanılan, uğurlu, kutsal
    Kuzey: Sağını doğuya, solunu batıya veren kimsenin tam karşısına düşen yön

    L

    Lale: Yaprakları, uzun, çeçekleri kadeh biçiminde, türlü renkte, güzel bir süs bitkisi ve onun çiçeği
    Leman: Parıldayan, parıltı
    Lerzan: Titreyen, titrek, parıldayan titrek ışık
    Leyla: Gece, uzun ve karanlık gece

    M

    Maral: Dişi geyik, meral
    Maviş: Ak tenli ve mavi gözlü
    Meltem: Yazın karadan denize doğru esen ve tatlı bir serinlik yapan Mevsim yeli
    Meral: Dişi geyik, maral
    Meriç: Bulgaristan'dan çıkıp Edirne yakınlarında Arda ve Tunca ile birleştikten sonra, Türk-Yunan sınırı boyunca akarak Enez yakınlarında Ege Denizi'ne dökülen ırmak
    Mine: Maden eşya üzerine işlenen renkli sır tabakası, çok ince nakış
    Mutlu: Bütün istek ve özlemlerine kavuşmuş olan
    Müge: Çan biçiminde ak çiçekler açan bir süs bitkisi,ünçiçeği

    N

    Naz: Kendini sevdirme davranışı, nazlanma, cilve
    Nazlan: Naz yap, cilveli ol
    Nazlı: Naz yapan, cilveli, işveli
    Nazlım: Naz yapanım, işvelim, cilvelim, benim nazlım
    Neşe: Üzüntüsü olmamaktan doğan ve dışa vurulan sevinç
    Nice: Ne kadar, ne denli, nasıl, oldukça çok
    Nil: Afrika'da Viktorya Gölü'nden çıkıp Mısır'ı baştan başa geçerek Akdeniz'e dökülen büyük ırmak
    Nilay: Nil ve Ay, Nil'e ışıklarını saçan Ay
    Nilgün: Nil ile Güneş, Nil Güneş
    Nilüfer: Durgun sularda yetişen, yaprakları yuvarlak ve geniş beyaz, sarı, mavi, pembe, çiçekli bir bitki
    Nur: Aydınlık, parıltı, ışık
    Nurcan: Işık ile can, ışık ile yaşam, aydınlık yaşam
    Nurdan: Işıktan yapılmış
    Nurperi: Işıktan yapılmış ve peri kadar güzel; güzel ışıklı peri
    Nursel: Işık, ışıktan yapılmış sel
    Nurseli: Işık seli
    Nursen: Işık sensin, sen ışıksın
    Nurşen: Işıklı ve şen, aydınlık ve yaşamından memnun; ışık ve mutluluk saçan

    O

    Odil: O tatlı dil
    Olcay: Rastlantıları düzenlediği, böylece de insanlara iyi ya da kötü durumlar hazırladığı sanılan şey, şans, talih
    Olgaç: Olgunlaşmış, yetişmiş, bilen, bilgili
    Omay: Beğenilen, sevilen
    Oskay: Neşeli, şen, sevinçli
    Oya: İğne, firkete, tığ, ya da mekikle yapılan, iprişimden önce dantel oya gibi güzel olan
    Oylum: Derinlik, bir cismin uzayda doldurduğu boşluk, kıvrım, bukle

    Ö

    Ödül: Iyi bir işe, bir başarıya karşılık olarak verilen şey armağan
    Öğün: Güzelliğinle, herşeyinle, övün, kendini öv
    Öğünç: Övünmeye yol açan ya da hak kazandıran şey, Övünme; kıvanç, övünç, sevinç
    Övgü: Övme, övmek için söylenen söz
    Övgül: Övgüye değer, övülmeye değer, övülesi
    Övül: Övülesin
    Övünç: Övünmeye yol açan ya da hak kazandıran şey, kıvanç, sevinç, övgünç,
    Öykü: Ayrıntılarıyla anlatılan olay; gerçek ya da tasarlanmış olayları Anlatan, romandan kısa düzyazı türü, hikaye
    Özde: Kişinin kendi içinde, özünde, canda olan
    Özden: Yürekten, içten, candan; gerçekten; temiz soylu; özsu
    Özen: Bir işi elden geldiğince iyi yapmaya çalışma, özenme; istek heves
    Özge: Başka, başkası, el yabancı
    Özgen: Özü geniş, özgür, başkasının kölesi olmayan
    Özgü: Özellikle biriyle ya da bir şeyle ilgili, belli bir şey de ya da kimsede bulunan
    Özgül: Özellikle bir türle ilgili olan; özü kendisi gül gibi olan
    Özgün: Bir benzeri olmayan yalnız, kendisine özgü nitelikleri taşıyan
    Özgür: Hiçbir kimseye, hiçbirşeye bağlı olmayan, başıboş olan, köle olmayan
    Özlem: Kavuşma isteği, bir şeye karşı duyulan istek, göreceği gelme
    Özlen: Görme isteği uyandırır, kavuşma isteği ver, seni özlesinler
    Öznur: Öz ışık, özü ışık
    Özperi: Gerçek peri, gerçek güzel, özü peri gibi
    Özselen: Öz ses, öz bilgi, gerçek sel yatağı gerçek bolluk
    Özsu: Besleyici su, besisuyu, bitkilerin dokularında bulunan su

    P

    Papatya: Baharda çiçek açan, taç yaprakları beyaz, ortası sarı çiçekli bir kır bitkisi
    Parla: Parılda, pırıl pırıl aydınlık saç
    Parlar: Parıldar, pırıl pırıl eder, ışık saçar
    Pelin: Yapraklarında ve öteki bölümlerinde acı, ıtırlı bir madde bulunan, birçok türleri olan bir bitki
    Pelit: Meşe ağacı ve yemişi
    Petek: Arıların bal depo etmek için balmumundan yaptıkları düzgün altıgen biçiminde gözeler topluluğu
    Pınar: Yerden kaynayarak çıkan su, kaynak
    Pırıl: Parlak

    R

    Radife: Bir yıldızın yakınında bulunan bir başka yıldız
    Rana: Iyi, güzel, yumuşak, hoş
    Reyhan: Yaprakları güzel kokan bir süs bitkisi, fesleğen
    Rezzan: Ağırbaşlı
    Ruhsar: Yanak, yüz, güzel yüz

    S

    Sabah: Gündüzün ilk saatleri, öğleye kadar olan vakit
    Salkım: Çoğunlukla bir sap üzerinde bir arada bulunan yemiş; Baklagillerden bir ağaç ve bunu çiçeği; sarkan şey, hevenk
    Seçen: Seçme işini yapan, bir şeyi seçen
    Seçil: Güzelliğinle, varlığınla seçilesin
    Seçkin: Seçilerek en iyi diye ayrılmış olan; benzerleri içinde niteliklerinin üstünlüğüyle göze çarpan, üstün
    Seden: Gözü açık, uyanık
    Sel: Sürekli yağmurlardan ya da eriyen karlardan oluşup önüne ne gelirse alıp götüren taşkın su
    Selay: Sel ayı, sellerin çok olduğu ilkyaz ayları
    Selen: Ses, gürültü, haber, bilgi, yakın yer, çevre, varlık, bolluk, duruş, tavır, sel yatağı
    Selin: Öğünç, sevinç
    Selvi: Kış yaz yaprağını dökmeyen, ince uzun bir ağaç, servi selbi
    Senem: Kars dolaylarında kadın ve erkeklerin karşılıklı olarak oynadıkları bir halk dansı
    Seren: Gemi direği uzun ağaç, "sermek" eylemini yapan
    Serin: Ilık ile soğuk arası, az soğuk, serinlik veren
    Serpil: Geliş ve büyü, boylan, boy at; ince ince savrularak yağ
    Seval: Beğen al
    Sevgi: Insanı bir şeye ya da bir kimseye karşı yakın ilgi ve bağlılık göstermeye iten duygu, sevme duygusu, tutkunluk, sevi
    Sevi: Aşırı sevgi ve bağlılık duygusu
    Sevil: "Kendini sevdir" sevgiye yaraşır ol
    Sevilay: Sevilen Ay'sın
    Sevim: Güzellik, hoşluk, sevimlilik, hoşa gitme hali, şirinlik, alımlılık
    Sevinç: İstenen ya da hoşa giden bir şeyin olmasıyla duyulan coşku
    Sezen: Açık bir kanıt olmadığı halde olmuş ya da olcak bir şeyi kestiren, duyumsayan
    Sezgi: Aklın yardımı olmadan, gerçeğin doğrudan doğruya kavranması bir şeyi önceden bilme, duyumsama yeteneği, sezme yeteneği, seziş
    Sezgin: Sezgisi olan
    Sezin: Sezinleme işi, sezme
    Sıla: Kişinin doğup büyüdüğü ve gurbette iken özlediği yer
    Sibel: Henüz yere düşmemiş, havada uçuşan yağmur tanesi, buğday başağı
    Simge: Bir özelliği tümüyle kendinde toplayan örnek, bir şeyin göstergesi
    Sonay: Yılın son ayı
    Songül: (Doğan son çocuğa konur) güllerin sonuncusu
    Su: Rengi kokusu, tadı olmayan sıvı
    Suna: Bir sülün türü, bir tür sülün, yaban ördeği

    Ş

    Şanal: Ün kazan, ünlü bir kimse ol, ünlen
    Şenay: Neşeli Ay
    Şener: Şen kimse, şen kişi
    Şengül: Neşeli gül
    Şengün: Neşeli gün
    Şeniz: Hepimiz neşeliyiz, neşeli iz
    Şenkal: Neşeli ve şen kal
    Şenol: Neşeli, şen ol
    Şensoy: Neşeli soy, şen soy
    Şensu: Neşeli su, şen su
    Şölen: Eğlenmek ya da bir olayı kutlamak üzere, bir çok kimsenin biraraya gelip birlikte yedikleri yemek, yemekli eğlenceli toplantı

    T

    Tamay: Dolunay
    Tan: Güneş doğmadan önceki alaca karanlık, sabah aydınlığı
    Tanay: Tan zamanı doğan Ay, çok güzel kimse
    Tansel: Sabah aydınlığının seli
    Tanseli: Sabah aydınlığının seli
    Tansu: Insana şaşkınlık veren, akıl yoluyla açıklanamayan doğaüstü olay, tansık, mucize
    Tanyel: Sabah aydınlığının yeli, sabahın çok erken saatlerinde esen yel
    Tanyeri: Güneş'in doğmak üzere olduğu sırada ufukta hafifçe kızaran aydınlık yer
    Tekgül: Biricik gül
    Tezcan: Sabırsız, atılgan
    Tolunay: Ay'ın en dolgun göründüğü zaman, ayın dördü, Ay'ın on dördü gibi, çok güzel, dolunay
    Tomris: (Türkçe "temür" "demir" sözcüğünden değiştiği sanılıyor) İskit Türklerinin Kafkasya'da oturan kolu olan Massagetlerin ünlü kraliçesinin adı
    Tomurcuk: Çiçek vercek olan gonca, bir bitkinin üzerinde bulunan, ilerde sap, çiçek ya da bir çok yaprak verecek olan küçük kabartı, domurcuk
    Toprak: Üzerinde tüm bitkilere ve öteki canlılılara yaşam ortamı sağlayan, toz durumuna gelmiş türlü kütle kırıntılarıyla organik cisimlerden oluşan madde, arazi, tarla, kara, ülke
    Tumay: Sessiz, durgun, dingin
    Tuna: Karaormanlar'dan doğup Karadeniz'e dökülen ve Avrupa'nın Volga'dan sonra en uzun ırmağı
    Tutkun: Gönül vermiş, bağlanmış, çok sevmiş, tutulmuş
    Tülay: Tülden yapılmış ay
    Tümay: Bütünlenmiş Ay, dolunay
    Tüzün: Düzenlilik, düzgünlük, düzgün, iyi bir soydan gelen, soylu
    Tüzüner: Yumuşak huylu, düzenli kimse

    U

    Uçay: Uçtaki ay
    Uğur: Halkın kimi olgularda gördüğü iyilik muştusu, kimi nesnelerde var olduğuna İnandığı iyilik kaynağı, iyilik
    Umay: (Farsça "hüma" hümay'ın Türkçeleşmiş biçimi) Hint Okyanusu adalarında bulunan, güvercin büyüklüğünde, zümrüt yeşili kanatları olan, kemikle beslenen, üzerinden geçtiği kimselere zenginlik ve mutluluk getireceğine inanılan, masal kuşu, devlet kuşu,
    Umut: Ummaktan doğan iç erinci, umulan şey
    Utku: Birçok emek ve çekinceli uğraşlar sonucu erişilen mutlu sonuç, yengi, zafer
    Uysal: Yumuşak başlı, söz dinler, söz analar
    Uzay: Bütün varlıkları her yandan kaplayan sonsuz boşluk

    Ü

    Üçgül: Üç küçük yapraktan oluşan, bileşik yapraklı, pembe, beyaz, kırmızı mor ve sarı renkte çiçekler açan bir ot
    Ülgen: Yüce, yüksek, ulu, büyük, sağlam, iyilik tanrısı
    Ülke: Bir devletin egemenliği altındaki toprakların topu
    Ülker: Boğa burcunda yer alan ve yedi yıldızdan oluşan takımyıldızı
    Ülkü: Insanı umut içinde yaşatan, ulaşılmaya çalışılan yüce dilek
    Ülküm: "Benim olan ülkü", "benim ülküm", "ulaşmak istediğim yüce dilek".
    Ürün: Doğadan elde edilen yararlı şey

    V

    Vahide: Bağışlayan
    Vedia: Korunmasi için bırakılan emanet
    Verda: Gül
    Vildan: Yeni doğmuş çocuklar

    Y

    Yağan: Gökten yere dökülen
    Yağmur: Havadaki su buharının yükseklerde soğuyarak yoğunlaşması sonucu yere düşen su damlacıkları
    Yakut: Kuzey Sibirya'da yaşayan bir Türk boyu; bu boydan olan kimse, parlak, kırmızı renkte çok değerli bir taş
    Yaprak: Bitkilerin, çeşitli biçimlerdeki düz ve yeşil kısımları
    Yaşam: Canlıda, doğumdan ölüme değin geçen süre
    Yeliz: Yelce, yel gibi, güzel aydınlık
    Yeşim: Yeşil renkte çok değerli bir taş
    Yıldız: Gökyüzünde geceleri görülen ışıklı gök cisimlerinin adı.
    Yonca: Hayvan yiyeceği olarak yetiştirilen, baklagillerden, güzel bir ot
    Yosun: Toprağın, kayaların, ağaçların üstünde yetişen, suların yüzünde ve dibinde bulunan çiçeksiz bir bitki
    Yudum: Bir içimlik sıvı, bir içişte yutulacak miktar
    Yüksel: Yukarı çık,ilerle

    Z

    Zeliş: Din kitaplarındaki Yusuf ile Züleyha öyküsünün kadın kahramanı
    Zeren: Kavrayışlı, anlayışlı zeki
    Zeynep: Güzel, süs, tombul
    Zühre: Çobanyıldızı, Çolpan
    Zuhal: Satürn gezegeninin adı.
    Zulal: Hafif, güzel, soğuk su.
    Zübeyde: Öz, asıl
    Zühre: Çoban yıldızı, venüs.
    Züleyha: Su perisi - Hz.Yusuf'un karısı
    Zümra: Akıllı, çabuk kavrayan kadın.
    Zümrüt: Cam parlaklığında, yeşil renkte, saydam bir süs taşı.
Sponsor Reklamlar

Yorumlarınızı bekliyoruz: (anonimi seçerek anında yorum atabilirsiniz.)
0 yorum:

Yorum Gönder